2000’ li yıllara girerken, milenyuma giriyoruz diyorduk. Milenyumdan, her kesimin beklentisi kendinceydi. Her ne kadar, herkesten farklı beklentiler ortaya çıksa da, her hayalde ve beklentide ortak bir nokta vardı. O da değişimindi.
Gerçekten de 2000 li yıllar dünyada hızlı değişimin yılları oldu. Değişimler iyi yönde mi oldu? Kötü yönde mi oldu? Tartışılır. Her kesimden bu konuda da farklı yorumlar alabiliriz. Ama günlük yaşamımız, ikibinli yıllarda hızla değişti. Hızlı haberleşme, Globalizim sonucu paranın hızlı sınır tanımaz seyahatleri, Gümrüklerin azaltılması, ülkelerin kanunlarını dış yatırımlara uygun hale getirmesi, İnsan hareketleri ve turizmin altın çağını yaşaması ikibinli yıllardan sonra hızlı değişimi etkileyen şeyler oldu.
Çok hızlı hareket ettik. Kısa sürede biten inşaatlar. Dünyada para bolluğu yaratılmasının ve kredilere kolay ulaşım getirdiği, hızlı, çoklu tüketimleri getirdi. İkibinli yıllardan önce biriktir, sonra harca uygulaması varken, ikibinli yıllardan sonra önce harca, sonra öde uygulaması yaygınlaştı.
Soğuk savaş döneminden sonra özellikle Ortadoğu’ da sıcak savaşlar başladı. Bunun miladı olarakda onbir eylül saldırıları gösterildi.
Bir anda dünyada ne oluyor soruları en çok ozamandan sonra sorulmaya başlandı. Üretimin ve sanayileşmesin dünyada yaygınlaşması, araç bolluğu, uçuş sayılarının artması, sorumsuzca yapılan üretimler sonrası çevreye verdiğimiz zararlar, günlük hayatımızı ve sağlığımızı da olumsuz etkilemeye başladı.
Daha önceleri dünyada üretim azlığı varken, sanayide, seri üretimlerin artması, 4.0 sanayinin yaygınlaşması sonucu dünyada, üretim fazlası oluşmaya başladı. Ayni dönemde,piyasalardaki para fazlalığı ve önce harca, sonra öde, modeli ile ilk yıllarda mallara hücum edildiğinden, alma gücü olanlar tarafından hızlı tüketim oluşmuştu. Şimdilerde alma gücü olanların ihtiyaçlarını almaları ve doymaları sonucu yakın zamanlarda tüketimleri düştü. Düşen tüketim de, seri üretimler gibi üretim tüketim dengesini bozdu.
Diğer yandan, Dünyada, hane halkının borcu artarken, hane çalışanları, seri üretimler ve teknoloji yüzünden işsiz hale gelmeye başladı.İşsizlikten şikâyet edenler bindikleri dalları keserek bu olumsuzluğu daha desteklediler. Mesela banka çalışanı, bankada işlem yapanları bankamatiklere veya internet bankacılığına yönlendirdi. Çocuğuna iş bulamayan, anne babalar, işsizlikten şikâyetçi çocuklar, E- ticaretten mal alarakonlar çocuklarının , gençler ise kendilerinin işsiz kalmalarına destek verdiler.
Çok hızlıydık. Her şeyi çok hızla tükettik. Sadece metaları değil, Dostlukları, arkadaşlıkları, komşulukları, kardeşlikleri, aile ilişkilerini, hattainançlarımızı, değer yargılarımızı hızla tükettik.
Bir filimde bir sahne vardır. “İnka tapınaklarına çıkmak isteyen, başka ülkelerden gelen bir kaç arkeolog, yerli rehberlerle yola çıkarlar. Tapınaklara giden uzun yolun bir bölümünü kısa bir sürede hızla alırlar. Aynı hızla bir müddet dahayolaldıktan sonra, yerliler kendi aralarında konuşup, birden durup,yere oturuyor ve böylece beklemeye başlıyorlar. Arkeologlar buna bir anlam veremiyorlar ama onlarda dururlar. Epey sonra, yerliler kendi aralarında konuşup tekrar yola çıkarlar ve tepenin üstündeki muhteşem İnka tapınaklarına varırlar.Arkeologlardan biri, yaşlı rehbere merakla sorar, niye yolun ortasına oturup uzun süre bekledik? Yaşlı rehber ilginç bir cevap verir ; “ Kısa sürede çok hızlı yol aldık, ruhlarımız bizden çok geride kaldı. Durup ruhlarımızın bize yetişmesini bekledik”.
Evet bizlerde 1995 yılından başlayan, 2000 li yılarda hızlanan 2010 dan sonra hız sınırını aşan tüketim, üretim, çabalar ve koşuşturmalar nedeni ile bu hızla giderken, hiçbir şeyin farkında olamadık kendimize, çevremize, ailemize, sosyal yapımıza, toplumsal değerlerimize zararlar verdik.
Bazen, “bir musibet bin nasihatten iyidir derler ya,” farkında mısınız? şukorana virüsü sayesinde, bazı hareketlerimizin, tüketimlerimizin, koşuşturmalarımızın gereksizliğini anlamaya başladık. Aile hayatımızın önemini fark ettik. İnşallah bu hastalık, bir an evvel kontrol altına alınıp, tedavi edile bilir hale getirilir.
Bu hastalıkla, sadece sosyal hayatımızda değil, dünya ekonomisinde de doğruya giden değişimler olacak. Yavaşlayan üretimler ve düşen tüketimler sayesinde,Dünyada oluşmuş olan üretim fazlası azalır. Olmayan paraları, değerli kâğıt, kredi kartı ile kullanmamız sonucu, oluşansahte alım gücü yok edilir. Dünya ekonomisi de bu sayede reelleşmiş olur. Bizlerde belki geride kalan ruhlarımızla, bütünleşmiş oluruz.
Saygılarımla. A. Tufan Güven.