Dünyamızda değişimler yaşadığı için canlı sayılır. Üstünde canlılar barındıran bir yapının canlı olmadığını düşünmek de yanlış olur zaten. Canlıların savunma ve yaralarını sarma, kendine zarar veren şeylerden kurtulma gibi bir özellikleri vardır. Bu özellikte, onların hayatta kalmalarının en önemli dayanağıdır.

Dünyamızı canlı kabul edersek, kendisinde olan ve kanser gibi sessiz sedasız çoğalan ve bünyeye zarar veren şeylerden de kurtulmaya çalışması gayet normaldir.

Dünya da hangi canlının sayısı diğer canlılar için tehdit olmuşsa, dünya o canlı sayısını azaltmak için o canlının sayısını ya başka bir canlı ile azaltmaya çalışmış, yâda bir hastalık ile o canlının sayısını azaltmıştır.

İnsanlarında dünya için tehdit olmaya başladığı dönemlerde, ya salgın hastalıklar çıkmış, ya doğal afetler artmış, yâda savaşlar çıkmıştır.

Dünya, son dönemlerde insanlık tarafından akıl almaz bir hızla talan edilmeye başlamıştı. Bu talanın en büyük sebebi de, gereksiz birçok şeyin hayati gibi gösteren, tüketim ekonomisinden beslenen uluslararası şirketlerin aç gözlülüğüdür. İnsanlarda oluşturulan hırs, insani duygulardan uzak çalışanlar, ekonomik gücünü insanlık için kullanmak yerine insanları aşalayan, insanlık yönü ile değil kullandığı pahalı markalarla fark yaratan insanların oluşturduğu yapıyla bu talan daha da hızlı oldu.

Şimdi geldiğimiz noktaya bakacak olursak, dünya kendine zarar veren biz insanlığı tehdit olarak görmeye başladı. Doğal afetlerin, küresel ısınmanın üstüne şimdide salgın hastalıkları ortaya çıkararak dünyamız kendine zarar veren insandan kurtulmaya çalışıyor.

Bu mücadeleyi dünyanın kazanmama ihtimali yok. Bu hastalıktan sonra dünya ekonomisini düzeltmek için ne yaparsak yapalım. Aldığımız bu kararlarda bükemediğimiz bileği öpebilecek kararlar olmalıdır.

Evet, bu hastalıktan kurtulduktan sonra dünyamızı yöneten siyasiler, uluslararası şirket ve finans kuruluşlarının sahiplerinin, yeni kararları alıp uygulamaları kaçınılmaz oldu. Önemli olan bu kararları alırken bazı şeylere dikkat etmeleri, bindikleri dalları kesmemeleri, hem kendileri, hem de bizler için son derece hayati olacaktır.

Dünya 1929 ekonomik buhrandan sonra en büyük sıkıntıyı, ikinci dünya savaşından sonra yaşamış ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra karşılaşılan bu sorunlaraçözüm bulmak amacı ile ABD’de kiBreettonWoods kasabasında, 44 ülke bir araya gelerek toplanmıştır. Uluslararası toplantı ve konferansın sonunda alınan kararlarla bu günkü para ve ticaret kurallarının temeli atılmıştır. Mesela bu kararların sonuçlarından biriside, şu meşhur IMF olmuştur.

Korona salgınından sonra dünyada yaşayacağımız ekonomik ve sosyal sorunların Breetton kararları ile çözülmesi mümkün değildir. 1946 yılında alınan bu kararların bu günkü dünya uymadığı, ayağı sıkmaya başladığı bir gerçek. Alınan kararlarda, tüketimi körükleyen değil, üretimi ki özellikle gıda üretimini arttıran, yeterlilik kavramını geliştiren, içinde sosyal hayata hizmet eden kararlar olmak zorundadır.

İnsanlık artık, tükettikçe değil, ürettikçe mutlu olan. Bir birimizi yük değil, gerekli gören hale gelmek zorundadır.

Saygılarımla. A. Tufan Güven.