İletişim becerisi en yüksek olması gereken üç yapı vardır. Birincisi siyasetçiler, ikincisi, reklam sektörü, üçüncüsü de Medya.
Bu üç yapıda anlatılmak istenilenler tam ve her kesimden vatandaşın anlayacağı bir ifade ile anlatılmak zorundadır. Neyi konuştuğunuzu, neden konuştuğunuzu, bu konuda önerdiklerinizi net bir şekilde belirtmeniz gerekmektedir.
İletişimde net verilmeyen mesajlar alıcılar tarafından ya, tam anlaşılmaz. Yâda, yanlış anlaşıla bilir. Ama amacınız zaten yuvarlak konuşmalar yaparak, olmayanı olmuş veya varmış gibi göstermekse o zaman, net mesajlar vermemeye başlarsınız. Anlayan istediği gibi anlasın. Mesajı alanlar, ellerinde tam ve doğru önermeler olmadığı için kendi aralarında kutuplaşıp tartışsınlar isterseniz o başka.
Son günlerde iletişim becerisi en yüksek olması gereken üç yapıya baktığımızda, reklam sektörünün net açık tüketiciyi tüketime sevk eden, olmayan ihtiyacı, tüketicide varmış hissi yaratan görsel ve sözel iletişimle başarılı bir şekilde sağlamaktadırlar.
Gelelim diğer ikisine siyaset ve Medya. Medyanın çok az bağımsız ve tarafsız olanları kaldı. Diğerleri ise siyasilerin talimatları doğrultusunda parti ve parti fikirlerini halka doğruymuş gibi anlatıyorlar. O yüzden siyaset ve medyayı ülkemizde neredeyse ayni kefeye koymaya başladık. Medya eşittir. Siyasi partilerin yayın organı gibi oldu.
Uzun yıllardır anlamaya çalıştığım ve son günlerde neredeyse ulusal televizyonlarda ve yazılı basında başka konu yokmuş gibi ısıtılıp ısıtıp önümüze koyulan Kürt sorunu. Bu konu açıldığında yine uzun zamandır anlamak istediğim ama açık bir iletişimle anlatılmadığı için kafamı karıştıran, belki de sizlerin de benim gibi tam anlayamadığınız bir konu.
Doğru olan açık iletişim yerine anlayan istediğini anlasın şeklinde açılımı yapılmamış, Kürt sorunu nedir? Maddeler halinde verilse de, Laz’ın, Çerkez’in, Türkmen’in, Yörük’ün, Ülkenin ekonomik, sosyal yapısı, Coğrafyası veya kanunlar karşısında yaşadıklarının dışında Kürtlerin yaşadığı zorluklar, sorunlar nedir bizde bilsek. Okuyamıyorlar mı? Girişimci mi olamıyorlar? Seyahat mi edemiyorlar? Ayni suça farklı cezalar mı veriliyor? Ayni işe farklı ücret mi alıyorlar? Belediye başkanı, Milletvekili, Genelkurmay başkanı, Bakan, Başbakan, Cumhurbaşkanı olamıyorlar? Veya Üniversitede yükselemiyorlar mı? Yoksa beni göremediğim, sizin göremediğiniz başka bir sorun mu var?
İster sağ partiler, isterse sol partiler, isterse de bunların sözcüsü gibi davranan açık oturum konuşmacıları olsun bunları açıklayarak konuşurlarsa, bizde bilgi sahibi olsak ya.
Diğer bir konuda yine siyasi partiler ve Taraflı medya için söyleyecek olursak, Şu erken seçim konusu. Bir taraf erken seçim yapılmalıdır derken. Diğer taraf seçim zamanı geldiğinde yapılacaktır diyor. Yine bu , erken seçim konusu, açık mesajların verilmediği bir konudur. Ülkemizde bilindiği üzere seçmen üç konuda seçim sandığına gider. Yerel yönetimler bir seçim konusudur. Milletvekilliği bir seçim konusudur. Cumhurbaşkanlığı diğer bir seçim konusudur. Bunlar ayrı sandıklarda, ayrı zamanlarda yapılabildiği gibi. Ayni zamanda tek sandıkta tek zarfla atımıyla da yapılabilir.
Erken seçim derken hangi seçimi kastediyorsunuz? Yerel seçimler mi erkene alınmalı? Milletvekilliği seçimlerimi, yoksa Cumhurbaşkanlığı seçimlerimi? Erken seçim gerekli veya gereksiz derken hangisini kastediyorsunuz? Kastınız, Cumhurbaşkanlığı seçimi ise neden Milletvekillerinin hak edişleri Mayıs ayında doluyor. Mayıstan önce seçim olmaz neden diyorsunuz?
Var olmaları açık iletişime bağlı olan Siyasilerin ve yayın organı olan Medyanın açık iletişimi kullanarak bir şey derken, ne söylemek istediklerini açık, açık gerekçeleri ile söylerlerse eminim benim gibi sizin de tam anlamamızı sağlarlar. Biz de erken seçim, şu seçim için olur. Şu seçim için olmaz diye rahatlıkla tartışırız.
Saygılarımla. A. Tufan Güven.