Büyük değişimlerin kalabalıklarla geldiğini sanırız değil mi? Oysa insanlık tarihi, bu düşüncenin tam tersini fısıldamaz mı kulağımıza.

Toplumun ihtiyacı olan ve toplumda günlük hayatı kolaylaştıracak değişimlerin, sessizce, birkaç insanın kalbinde, bir düşüncenin kıvılcımıyla başlamaz mı? Yani, bir fikre inanan küçük bir grup insan, koca bir dünyanın yönünü değiştirmez mi? Zaten tarihin büyük dönüşümleri hep böyle de başlamamış mıdır?

O azınlık bilir ki; Değişim, bir anda olmaz; bir düşünceyle, bir cesaretle, bir adımla başlar. Çünkü onlar bilir ki; en uzun yollar küçük bir adımla başlar. Toplum büyük başarıları genellikle büyük kalabalıklar, güçlü destekler ya da sınırsız imkânlarla ilişkilendiriliyor. Oysa tarih, bunun tam tersini bize söyler.

Dünyayı değiştiren fikirlerin çoğu, başta yalnızca birkaç kişinin zihninde yankı bulmuştur. Ve bu değişimlerin, kalabalıklarla değil; inançlı, sabırlı ve az sayıdaki kararlı insanlarla doğmuş olması bize inandığın yolda doğru iletişimle, toplumda sağlanan güvenle yürünürse başarıların kaçınılmaz olduğunu göstermez mi?

Kendi tarihimizden birçok sayısız örneği hepimiz biliyoruz. Sadece bizim tarihimiz de değil dünyanın her yerinde de bunun böyle olduğunun birkaç örneği hatırlayalım;

Amerika’da köleliğin sona ermesi süreci, bir anda ortaya çıkmadı. Abraham Lincoln, o fikirleri milyonlarca kişiye duyurmadan önce, sadece bir grup insanla tartışıyor, destek arıyordu. Onların sesleri zayıf görünüyordu ama yankısı tarihin duvarlarına çarptığında bütün bir sistemi yerinden oynattı.

Gandi, İngiliz sömürüsüne karşı milyonları arkasına almadan önce, elinde sadece bir fikir vardı: pasif direniş. Bir avuç insanla çıktığı Tuz Yürüyüşü, tarihin en güçlü sembollerinden biri oldu. Ne silahları vardı, ne orduları… Ama inançları vardı. Ve o inanç, sonunda bir milleti özgürlüğe taşımadı mı?

Rosa Parks,1955 yılında Alabama’da bir otobüste beyazlara “yerini vermeyen” o sessiz kadının eylemi, kimsenin tahmin edemeyeceği kadar büyük bir harekete dönüşmedi mi? O, sadece otururken; bütün bir toplum ayağa kalkmadı mı?

Bir başka örnek, Martin Luther King, “Bir hayalim var” dediğinde arkasında devasa bir ordu değil, sadece inandığı değerlere sadık küçük bir topluluk vardı.

Bilim dünyasında da aynı gerçek karşımıza çıkmaz mı? Pastör, Tesla, Thomas Edison, sayısız deneme yaparken çoğu kez yalnızlardı. Onların çalışan birkaç yardımcısı dışında kimse, karanlığa ışık getirileceğine, hastalıkların bir doz aşı ile engelleneceğine, serumla tedavi edileceğine inanmıyordu. Sonunda onların o küçük laboratuvarları, bütün dünyanın aydınlandığı bir dönemin başlangıcı olmadı mı? .

Bugün sosyal medyanın, hızlı iletişimin ve anlık kalabalıkların çağında yaşıyoruz. Her şeyin “büyük” görünmesi, “çoklukla” ölçülmesi, bizi yanıltıyor. Oysa tarih bize, aksini “ Gerçek değişimler, gürültüyle değil, kararlılıkla başlar.” Diyor. Çünkü Bir fikir, doğru zamanda, doğru insanın kalbine dokunduğunda, milyonlar oluveriyor mu insanlar?

Manisa Sipil dağını bakımlı orman haline getiren İstiklal Madalyası sahibi Ahmeddin Carlak ( Ahmet Bedevi) değil miydi?

Isparta, Antalya Dereboğazı Yolunun yapılmasını başlatan, bunun için önce “ Dere Boğazı yolunu yaptırma ve yaşatma derneğini” kuran, daha sonra Sav’dan birçok insanı oraya kazma kürekleri ile götürerek başlatan, Rahmetli Hacı Mustafa Kazak kaç kişi ile başlamıştı? Kendine inanan, bu yolun ihtiyacının önemin farkında olan kaç kişi ile yola çıkmıştı. Ama başarılı olmuştu.

Bir köyde çocuklara kitap götüren öğretmen sadece on öğrencisine değer aşılayarak bir nesli değiştire bildiğinde. Bir mahallede çevre bilinci uyandıran genç, Bir yazar, bir cümlesiyle bize olabilirliği anlattığında. Bir sivil toplum kuruluşunun, bir toplumsal ihtiyacı ortadan kaldırmak için çalıştığında, bir gurup insanın şehrin önceliklerini beraberce oluşturup bunu topluma doğru iletişimle anlattığında hep başarı gelmedi mi? Onlar belki kalabalık değil ama fikirleri yankılandığın da başarılı oldular.

Unutmayalım ki; Toplumsal dönüşümün sırrı kalabalıklarda, parada değil yüreklerde yanan ateşin gücündedir. Kararlılığındadır.

Bir fikrim var diyorsan. Yaşadığım şehrin bir sorununa çözüm önerin varsa diyorsan. Belki de senin bu fikrin, yarının tarih sayfalarına senin adını yazdıracak o küçük kıvılcımdır.

Saygılarımla. A. Tufan Güven.