İlimizde son dönemlerde sadece kişiler arası ve aile içi iletişimler azalmadı. Kurumlar ve şehir yaşayanları arası iletişim de azaldı.

Eskiden ilimizde, medya ve sivil toplum kuruluşları, resmi ve yarı resmi kurumlar tarafından bilgilendirilirdi. Her toplantıya medya davet edilir, araç temin edilirdi. Ayrıca bu toplantılara konuyla ilgilisi olan sivil toplum kuruluşları da davet edilirdi.

Bunun sonucunda ilimizde atanmış ve seçilmişlerin neyi planladıkları, neyi yaptıkları bir, bir anlatılır, konu ile ilgili sorular ve katılımcıların düşüncüleri alınırdı. Bunun sonunda ise, bu yapıların çalışmaları basın tarafından şehir yaşayanlarına iletir, sivil toplum yöneticileri de üyelerine bu bilgileri paylaşır, şehir yaşayanları da ilinde olan biten güzel şeylerden haberdar olurdu. Yapılması düşünülen ve üstünde çalışılan konuları bu kurumlar paylaştıkça şehirde bir umut havası eserdi.

İsmet Paşa caddesinde asık suratla gezen, yanında gezdiği kişiyle bile hiç konuşmadan yürüyen insanlar yerine o günlerde şehri konuşan, şehirle ilgili yapılan güzel şeyleri birbiri ile paylaşan insanlar olurdu.

O günlerde şehir, kahvehaneden, ev gezmesi dedikoduları ile değil, gerçeklerin yani doğruların konuşulduğu bir kentti. O günlerde şehir,  art niyetli insanların değil, iyi niyetli, çalışkan insanların öne çıktığı bir yapıdaydı.

O günlerde şehir de gençler daha bir aidiyet duygusu ile büyürlerdi. O günlerde, Dört kişi bir araya geldiğinde bir birleri ile konuşma yerine, cep telefonlarından yanında olmayanlarla konuşmazdı. O günlerde gençlerin, şehir ile ve kendileri ile hayalleri vardı. Bu hayalleri üzerinden, birbirlerini motive eder veya kendi hedefleri konusunda diğer arkadaşlarını da ikna etmeye çalışırlardı.

Hayatla ilgili güzel sözleri o günlerde sadece sosyal medyada paylaşmaz. Paylaşanı da beğenip, sonrasında hemen unutmazlardı. Buldukları güzel sözleri, arkadaşları ile tartışır ve günlük hayatlarının her safhasında uygularlardı.

Bu gün ise, sivil toplumların ve basının önemi unutulduğundan, atanma ve seçilme ile gelen kurumlar sadece sosyal medyanın gücünü kullanarak şehir ile iletişim kurduklarını sanma gibi bir hatanın içindeler. çünkü araştırmalar, sadece sosyal medyanın kullanılmasının yeterli ve etkili bir iletişimi sağlamadığını gösteriyor.

Aslında araştırmalara gerek bile yok. Kendimize bakalım. Sosyal medyada gezinirken birçok arkadaş veya kurum paylaşımlarını okumadan ayıp olmasın diye beğenip geçiyoruz. Çünkü acelemiz var. Çünkü okumamız bakmamız gereken çok şey var. Hızla beğen. Hızla oku. Bir sonraki arkadaş şakasına gül. Patili dostların şirinliklerine bak. Bir sonraki Patili dostların uğradığı kötü muameleye üzül. Sonuç: az evvel okuduğumuz şehir ile ilgili çok önemli ve oldukça müjdeli bir haber i unuttuk gitti.

Sonuç; Ertesi sabah kurumlarla ilgili, kötü niyetli birilerinin, hakkı olmayan bir konuda talebi karşılanmamış insanların, bu kurumlarla ilgili yalan, yanlış şeyleri önüne gelenle paylaşması, bunu dinleyenlerde, bu kurumlara olan inancın yıkılması.

İşte, doğrulardan çok yanlışların şehrimizde konuşulmasının tek sebebi budur. Tüm dünyanın kabul ettiği Üç erk yerine, beş erke geçmesinin nedeni de bu. Biliyorsunuz, eskiden üç erkten bahsedilirdi. Yasama, yürütme, yargı diye. Bu gün gelişmiş ülkelerin hepsinde beş erk kabul edilmektir. Yasama, yürütme, yargı, Medya, sivil toplum.

Ama Son ilave olan Medya ve sivil toplumu siz oluşturmaya çalışırsanız. Siparişle şekillendirmeye çalışırsanız, adı o, olan ama kendi o, olmayan medyalarınız ve sivil toplumlarınız olur. Ve bunlar sizden her şeyi alırlar ama size aldıklarının karşılığını vermeyi bir kenara bırakın, size zarar bile vermeye başlarlar.

Kalkınan ülkeler ile bir türlü kalkınmaya çalıştığı halde kalkınamayan ülkeler arasındaki en önemli fark belki de hiçbir doğruyu, bizdeki gibi mış, miş gibi yapmamalarıdır.

İşte, doğru ve yerinde eleştiri yapan, yol gösteren, bilgi paylaşan, Medya ve sivil toplum bu nedenle çok önemlidir. Ama özellikle, yerelde bu Erkler her şeydir.

Saygılarımla. A. Tufan Güven